Öğretmenimin Gizli Hayatı

Hepimiz süper kahraman hikayeleri ile büyüdük. Gündüz başka bir kimlikte normal insanlar gibi görünen hatta beceriksiz, sakar işe yaramaz imajı çizen ancak gece olduğunda tüm süper güçleri ile suçlularla savaşan karakterler çoğunluktaydı.

Süpermen, Batman, Örümcek Adam unutulmaz karakterler oldular. 

Peki süper kahraman olmak için illa ki süper güçlere mi ihtiyaç vardır? Uçabilmek, boyutlar arası seyahat yapabilmek, bir kitabı şöyle bir karıştırıp birkaç saniyede tüm bilgisini alabilmek (bu benim favorim:), insanların düşüncelerini okuyabilmek muhteşem güçler gerçekten. Ve ilerleyen zamanlarda bu güçlere her normal insanın sahip olacağı da bir gerçek.. Zaman ve teknoloji tüm hızıyla ilerliyor. 

Peki günlük yaşamımızda fark etmeden yaptığımız kahramanlıklar yok mu? Uçmak gibi bir süper güce ihtiyacımız olmadan da ne kadar çok kahramanlık yapıyoruz aslında hayatta! Hiç düşündünüz mü? Belki bir sözünüz ile karşınızdaki kişi hayata bambaşka gözlerle bakıyor. Ya da belki kızdığınız için pişman olduğunuz bir insana bu yolla en büyük iyiliği yaptınız. Olamaz mı? Olabilir! Hayat bizim onu gördüğümüzden çok başka bir matematikle ilerliyor. 

Çok da derin konuları tartışmaya girmeden bunca girizgahı bana yazdıran kitabı size tanıtmak istiyorum. Kitapseverler bileceklerdir, geçtiğimiz hafta Ankara'da oldukça kapsamlı bir kitap fuarı oldu. Birçok yayınevi ve yazarlara buluşma şansı oldu. İşte bu hafta size tanıtacağım kitap da bu fuarda karşıma çıkan ve okur okumaz içimin sıcacık olmasını sağlayan "Öğretmenimin Gizli Hayatı" isimli kitap oldu. Alp Gökalp'in öyküsü ve Ayşe Deniz Şahin'in görselleri ile Nesin yayınlarından ocak ayında çıkan kitap yeni yeni okuyucusuyla buluşuyor.  


Kitap bir öğrencinin diliyle anlatılıyor. Daha doğrusu soruluyor. Çünkü bir öğrencinin öğretmeninin gizli hayatını anlamak için ürettiği sorulardan oluşuyor. 

Acaba öğretmenimi eve döndüğünde kim karşılar?

Bizim gibi köpeği var mıdır? Her sabah onunla yürüyüşe çıkar mı?

En sevdiği yemek kereviz midir gerçekten de? Yoksa buzdolabı pasta, çikolata, köfte ve makarnayla mı doludur? 



Bizim gibi erkenden yatmak zorunda kalıyor mudur? Ya da istediği kadar televizyon izleyebiliyor mudur?

Onun da arkadaşları canını sıkar mı, o da küser mi onlara benim gibi bazen? Yoksa işler ters gittiğinde, bize hep söylediği gibi "Haydi arkadaşça oynayalım" mı der? gibi birçok soru ile öğrenci kendi hayatı ile öğretmeninin hayatını incelemeye başlar...



Kitabın en güzel kısmı sanki bir öğrencinin merakıymış gibi yazılmasına rağmen, kitabı okuyan öğretmenlerin aslında kendi hayatlarını sorgulamasına sebep olması! Kitaptaki soruları her öğretmen kendine de sormalı...

Gerçekten ben de okulda çizdiğim profil ile diğer hayatımı keskin bir şekilde ayırıyor muyum? Bu yaptığım ne kadar doğru ya da yanlış?

Öğrencilere kerevizi sevdiğimi söylerken ne kadar samimiyim? Yoksa gerçekten benim de buz dolabım pasta börek ile mi dolu? 

Ya da öğrencilerime güçlü görünmek adına normalde kendi yapamayacağım şeyleri mi tavsiye ediyorum? Ben arkadaşlarımla küsünce "Haydi arkadaşça oynayalım" der miyim? 

"Öğretmenin dediğini yap yaptığını yapma" diye bir söz vardı eskiden. Yeni zamanda bence bunun geçerliliği olmamalı! Çünkü bir insanı en iyi öğretmen yapan özünün ve sözünün bir olması, düşüncesi ile davranışlarının örtüşmesi kısacası insan olması değil mi? Aksi halde etrafa kırık sinyaller göndermez mi? 

Yazının başında süper kahramanlardan ve yaşadıkları iki farklı hayatlarından bahsettim size. Artık bütünlenmenin zamanı gelmedi mi sizce?

Düşüncemiz ile ifademizin, özümüzle sözümüzün... Öğretmenliğimizle öğrenciliğimizin... 

Kitap muhteşem bir soru ile bitiyor!

Acaba öğretmenim de benim hayatımı merak eder mi?


Öğrencilerimizi nasıl görüyoruz? Onların hayatları sadece okulda mı bize göre? Onlar sadece ders ve not verdiğimiz fabrikasyon bir sistemin elemanları mı? Yoksa birer insan mı?

Bu kitap en başta insanları bütünsel bir bakış ile görmeye yönlendiriyor. Ve en büyük bağlılığın IQ'nun hakimiyetinde değil de sevginin ve ilginin ellerinde yeşerdiğini de...

Hepimize bol bol okuduğumuz, yaşama katıldığımız, her geçen gün daha da anlayışımızın geliştiği bir hafta diliyorum... 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çok ÖZEL bir Hediye: Ses Dalgaları ile Sanat

Kemanda Akort Sistemleri ve Küresel Frekans Isınması

Prof. Şeyda Çilden'i Emekliliğe Uğurladık