Kaplan anne gerçekten zafer mi kazandı? Çalgı eğitiminde aile


Kaplan anne gerçekten zafer mi kazandı? 

Çalgı eğitiminde ailenin yaklaşımı üzerine...

Çocuğu çalgı dersi alan aileler için hazırlamış olduğum yazı dizisinin ikinci bölümü ile karşınızdayım. Geçen hafta çalgı çalışma rutininden, ortamın hazırlanmasından ve çalışma zamanının planlanmasından bahsetmiştik. Bu hafta ise ailelerin çalgı çalışma zamanlarındaki tutumlarının çocuklarını nasıl etkileyebileceğine değineceğim.

Bu konuda hafta boyunca araştırmalarımda güzel bir örnek vermek için düşünürken eskiden okumuş olduğum bir kitap aklıma geldi. Bu kitap Amy Chua isimli "Kaplan Anne'nin" (1) piyano ve keman çalan iki kızı ile yaşadıklarını konu alan bir otobiyografi. 


Amy Chua isminden de tahmin edilebileceği gibi Çin'li bir anne. Jed isimli bir Amerika'lı ile evleniyor ve Amerika'da yaşıyor. Amy, Çin'li bir anne olarak hem Amerika hem de Çin kültürünün çocuk yetiştirme ve eğitim biçimlerine de ince bir nüktedanlık ve samimiyetle yer veriyor. 

Öncelikle neden kendisine Kaplan Anne dediğini öğrenerek başlayalım...

Kaplan, Çin Astrolojisinde güç ve iktidarın sembolüdür. Bu burçta olanlar genellikle korku ve saygı uyandırır. Kaplanlar her zaman gergindir ve acele etmeyi severler. Öz güvenleri yüksektir. Kendilerine itaat edilmesini severler. Amy de bir kaplan burcu kadını ve kitapta bu burcun özelliklerini ne kadar da eksiksiz olarak taşıdığına defalarca şahit oluyoruz. 

Amy'nin otoriter tutumu sadece burcundan değil yetiştiği kültür tarafından da kabul gören ve pekiştirilen bir durum olmuş. Ku Houng-Ming Çin Halkının Zihniyeti (3) isimli kitabında Çinli inancından bahsederken, tanımlanmış bir devlet dini olmadığını Konfüçyüs'ün etkisiyle "iyi yurttaşlık dini" olarak isimlendirilen herkesin büyüklerine büyük bir sadakatle bağlı ve hizmet anlayışıyla bağlı olduğu bir inanç sisteminden bahseder. Bu sistemde her çocuk anne-babasına itaatle bağlı olmalıdır. 

Beyninizden yargılayıcı düşünceler çıkmadan önce Çin geleneğini anlamak için bu kitabı okumanızı öneririm. 

Amy katı kuralları olan bir anne. Çinli Anne tanımını genel anlamıyla kesin kuralları olan tüm ebeveynler için kullanıyor. Batılı aile tanımını ise çocuğunu daha serbest bırakan aileler için kullanıyor. Amy batılı ebeveynler için şöyle yazmış:
"Batılı ebeveynler disiplinli ve sıkı oldukları zaman bile, genellikle Çin'li ailelere yaklaşamıyorlar. Örneğin kendilerinin çocuk yetiştirme konusunda sıkı olduğunu düşünen arkadaşlarım, enstrüman çalan çocuklarına günde otuz dakika pratik yaptırıyorlar. En fazla bir saat. Bir Çin'li anne için, ilk bir saat en kolay kısmı. Esas zoru ikinci ve üçüncü saatler oluyor."

Amy, tam bir mükemmeliyetçi. Ona göre "dersler her zaman önceliklidir, A- kötü bir nottur, çocuklarınız sınıf arkadaşlarına göre en az iki sınıf önde olmalıdır, çocuklarınıza başkalarının yanında iltifat etmemelisiniz, çocuğunuz bir öğretmen ile tartışmaya girerse daima öğretmenden yana olmalısınız, çocuklarınızın yapmaya izinleri olacak tek aktiviteleri sonunda bir madalya alacakları türden olmalıdır, o madalya altın olmalıdır." 

1993 yılında Amy'nin ilk kızı olan Sophie dünyaya gelir. 1996'da da ikinci kızı Luisa doğar ve aynı yıl Sophie 3 yaşında piyano dersleri almaya başlar. Tüm hikaye de bu yıllarda başlar. Sophia maymun yılında doğmuştur. Maymun yılı insanları meraklı, entellektüel ve genellikle onlara verilen görevleri başarıyla tamamlayabilen kişilerdir. Loisa ise domuz yılında doğmuştur ve bildiğini okuyan, inatçı, öfkeli ama aynı zamanda kin tutmayan ve sıcakkanlı bir mizaca sahiptir. 

Sophie, birkaç öğretmen denedikten sonra net hedefleri olan ve aşamalandırılmış basamaklar ile gelişim sağlayan Suzuki metodu ile eğitim veren Mahalle Müzik Okulu'na gitmeye başlıyor. "Suzuki yaklaşımının anahtar özelliklerinden birisi de ebeveynlerden birinin her hafta derse katılması ve evdeki çalışmalarda da çocuğun başında durması ve yönetmesi şartıydı" diye anlatıyor Amy. Burada yine mükemmeliyetçi, aşırı kontrolcü ve otoriter bir anne modeli ile karşılaşıyoruz. Suzuki metodu ailenin derslere katılımını ister, anne ev çalışmalarında yardımcıdır. Ancak bu destek zamanla geri çekilir ve öğrencinin bağımsızlığını kazanması hedeflenir. Bu kitapta Amy, çalışmalarının her anında sürekli çocuğunun başında durarak ve negatif geribilidirim vererek bunaltıcı bir etki yaratıyor. 
Ev çalışmaları sırasında Amy,
1. İnanmıyorum, gittikçe kötü çalıyorsun.
2. Üçe kadar sayacağım, sonra müzikalite istiyorum!
3. Eğer bir sonraki MÜKEMMEL olmazsa, BÜTÜN OYUNCAKLARINI ALIP YAKACAĞIM! ifadelerini kullandığını belirtmiş...

Bu sırada pratik yapmaları için büyük lego setleri ve dondurmalarla ödüllendirilen çocukların ailelerini anlayamadığını söylemektedir. Suzuki metodu uygulamalarında belli eşikleri atlayan çocuklara ödüller alındığı doğrudur. Ancak bunu her çalışmanın sonunda yapmak çocuğa yarardan çok zarar getirir. Beni Ödülle Cezalandırma (2) adlı kitabında Özgür Bolat, eğitim sistemimizdeki ödül-ceza mekanizmasının kısa ve uzun vadeli zararlarını araştırmalara dayanarak anlatır. Ona göre, çocuk bir süre sonra o ödülü almak için çalışır, çalışmanın ve öğrenmenin keyfini deneyimleyemez. Her seferinde de daha büyük bir ödül ister ve giderek baş çıkılması zor bir durum oluşur.

Amy, Sophia'nın her türlü zorluğun üstesinden geldiğini ve inanılmaz derecede hızlı öğrendiğini ama en güzeli de her zaman kendi sözünü dinlediğini gururlanarak anlatıyor. "Çatal dilimi hiç sakınmadım ve Sophia'nin gözleri yaşlarla dolduğunda ona daima sert davrandım" diye de ekliyor. 
Bu tür bir davranış biçimine her çocuk doğrudan ya da dolaylı tepkiler verir. Sophia annesine karşılık gelmek yerine piyanonun tuşlarını kemirerek dışa vurmuş.

Luisa ise bu tepkiyi direkt olarak gösterenlerden. Günlerce süren uzun çalışmalar sonunda artık çalamayacağını düşünen Luisa biraz dinlenmek ister. Piyanonun başından kalkar. Amy, Luisa'ya derhal çalışmaya dönmesini söyler. Bunun üzerine öfkesini kontrol edemeyecek duruma gelen Luisa notaları alıp paramparça eder. 

Bu ve buna benzer birçok kriz anı kitapta bütün ayrıntılarıyla yer alıyor. Özellikle bir yurtdışı gezisi sırasında yaşadıkları oldukça derinden etkiliyor insanı. 

Bu mücadele dolu çalışmaların sonunda Sophie birkaç yerel yarışmada derece alarak Carnegie Hall'de konser veriyor. Luisa ile "muhteşem kızkardeşler" olarak Macaristan'da konserlere çıkıyorlar. 

Kitabı okumak isteyen olur düşüncesiyle bu kardeşlerin merak edilen sonunu burada yazmayacağım. Ancak bu zorlu sürecin Amy için de oldukça öğretici olduğunu söyleyebilirim...

Peki olumlu bir tutum nasıl sergilenir? Nereden ilham ve ipucu alınabilir?

Suzuki, kendi metodunu anadil öğrenimi ile ilişkilendirdiği için bu süreçte aile davranışlarının doğal olarak nasıl olduğunu gözlemlemek yeterlidir. Çocuk ilk seslerini çıkardığında, ilk hecelerini üretmeye başladığında nasıl aile seviniyor ve karşılıklı bu anı tekrar etmek istiyorlarsa çalgı çalışırken de çocuğunuzun çıkardığı her sesi, her denemeyi fark edip tekrara teşvik ederek başarılı ve en önemlisi mutlu çocuklar yetiştirebiliriz. 

Siz çocuğunuzun ilk kelimelerini duyarken nasıl bir tutum içindeydiniz? 

Bu anı hatırlamanız yeterli olacaktır. Bizim keman çalan robotlara değil, kendini gerçekleştirme aşamasına gelmiş mutlu dengeli insanlara ihtiyacımız var...

Bu hafta ailenin tutumu ile ilgili olumlu olmayan hatta yıkıcı bir senaryoyu sizlerle paylaştım. Haftaya da pozitif tutum nedir? Nasıl davranışa dökülebilir? soruları üzerine kafa yoracağız. Siz de aile tutumu hakkındaki tüm görüşlerinizi yorumlar bölümünden paylaşabilirsiniz.

Haftaya görüşmek üzere... 

Kaynaklar
1. Amy Chua (2011) Kaplan Annenin Zafer Marşı [Çev. Yeşim Dervişoğlu] Sistem Yayıncılık
2. Özgür Bolat (2016) Beni Ödülle Cezalandırma. Doğan Kitap
3. Ku Houng-Ming (2013) Çin Halkının Zihniyeti [Çev. Hanife Güven] Doğu Batı Yayınları



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çok ÖZEL bir Hediye: Ses Dalgaları ile Sanat

Kemanda Akort Sistemleri ve Küresel Frekans Isınması

Prof. Şeyda Çilden'i Emekliliğe Uğurladık